Varış Noktası mı Yolculuk mu?

İzlediğim bir dizide duyduğum ‘why does it have to be always destination why not journey?’ sorusu düşünmeme neden oldu. Soru şöyle diyor aslında ‘Neden hep varış noktası önemli olmak zorunda neden yolculuk önemli olmasın?’

Nedense, hayatımızın herhangi bir anında varış noktası yolculuktan daha önemli hale geliyor. Adımlarımızı tamamlarken varacağımız hedefe o kadar kendimizi kaptırıyoruz ki, yol boyunca deneyimlediklerimizden keyif almayı unutuyoruz.

Bir hedeften diğerine, bir sınavdan diğerine, bir rapordan diğerine koşarken nasıl hissettiğimiz önemli olmuyor, yaşadığımız anın keyfini çıkarmayı unutuyoruz. Çoğu zaman geriye dönüp baktığımızda ise ne güzel günlermiş diyoruz, ama o günleri yaşarken çoğu zaman güzelliklerin farkında bile olmuyoruz.

Bu söylediklerim hiç bir hedefimizin, varış noktamızın olmaması anlamına gelmiyor. Varış noktamız, yolculuğa çıkmamız için bize ilham vermek için orada olmalı. Yani varış noktamız bize yolculuğumuz için bir amaç sağlamalı. Ancak yolculukta olduğumuzda, aktif olarak yolculuğa katılmamız, yeni manzaraları ve sesleri algılamamız ve yeni anılar yaratmamız en az varış noktamıza ulaşmamız kadar önemli olmalı. Varış noktası, ulaşacağımız bir yerdir. Henüz deneyimimizin bir parçası değildir. Deneyimlerimizin de kıymetli olduğunu unutmamalıyız. Sürekli varış noktamıza koşarken, arada bir bunun bize hatırlatılması gerektiğini düşünüyorum.

Sonuç olarak, her ne kadar varış noktası çoğu zaman bir yolculuğun en önemli kısmı olarak görülse de yolculuğun kendisinin de önemli olduğunu unutmamalıyız. Yolculuk, yeni şeyler keşfetmemizi ve anılar yaratmamıza izin verirken, varış noktası motivasyon sağlar ve bir amaç verir. Her ikisi de tatmin edici ve başarılı bir yolculuk için gereklidir.